KAPALI
İMSAK'A KALAN SÜRE
Türkiye’nin ilk özel vakfı Vehbi Koç Vakfı’nın her yıl sırasıyla kültür, eğitim ve sağlık alanlarında verdiği Vehbi Koç Ödülü’nün 2025 yılı sahibi belli oldu.
Bu yıl sağlık alanında verilen ödül, Rockefeller Üniversitesi’nde Metabolik Düzenleme ve Genetik Bölümü Başkanı olan genç bilim insanı Doç. Dr. Kıvanç Birsoy’a takdim edildi.
Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu’nun yanı sıra Prof. Dr. Ahmet Gül’ün başkanlığını yaptığı Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay Belen, Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Prof. Dr. Murat Akova’dan oluşan Seçici Kurul’un önerdiği 3 aday arasından seçilerek ödüle layık görülen Doç. Dr. Kıvanç Birsoy, kanser gelişiminde rol oynayan metabolizma değişikliklerini ortaya koyan çalışmalarıyla öne çıkıyor…
Doç. Dr. Kıvanç Birsoy, ödülünü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç’tan aldı.
‘HER 5 KİŞİDEN BİRİ KANSERE YAKALANIYOR’
Törenin sunuculuğunu Vehbi Koç Vakfı bursiyeri Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencisi Damla Yıldırım yaptı. 6 Şubat depremlerine Adıyaman’da yakalandığını belirten Yıldırım, Koç Topluluğu’nun kurduğu Umut Kent’te yeniden yaşama bağlandıklarını ve istediği bölümü kazandığını vurguladı…
Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç da kanserle ilgili vahim tabloya dikkat çekti…
Dünya’da sağlık teknolojilerinde kaydedilen bütün ilerlemelere rağmen hâlâ tam olarak çözüm getirilemeyen sorunların başında kanserin geldiğini ifade eden Ömer M. Koç, “Rakamlar, her 5 kişiden 1’inin hayatının bir evresinde bu hastalığa yakalandığını ortaya koyuyor. Bu tablonun endişe verici olduğu aşikâr; ancak kanser tedavisine yönelik azimle yürütülen bilimsel çalışmalar umudumuzu artırıyor.
Bu akşam da, öncü araştırmaları ve buluşlarıyla daha sağlıklı bir gelecek için çalışan çok özel bir bilim insanı Vehbi Koç Ödülü’ne lâyık görüldü” dedi.
‘BENİM İÇİN GÜÇLÜ BİR MOTİVASYON KAYNAĞI’
Ödülünü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç’tan alan Kıvanç Birsoy ise Koç Ailesi’ne, Vehbi Koç Vakfı yöneticilerine ve seçici kurula teşekkürlerini ileterek, şöyle konuştu:
‘‘Vehbi Koç Vakfı’nın Türk bilim insanlarına sağladığı destek, yalnızca ilham verici olmakla kalmıyor, aynı zamanda benim gibi yurt dışında çalışan birçok araştırmacı için de güçlü bir motivasyon kaynağı oluşturuyor…
Bu ödülü, Cumhuriyetimizin gelişimine büyük katkılar sunmuş, vizyoner bir isim olan Vehbi Koç adına almak ise benim için ayrı bir anlam taşıyor.’’
Birsoy, ayrıca kendisini yalnız bırakmayan aynı zamanda bilim partneri olan eşi Doç. Dr. Özge Birsoy’a ve oğlu Efe’ye de teşekkürlerini sundu.
Ailesi doktor olmasını istemiş, O genetiği seçmiş
Doç. Dr. Kıvanç Birsoy, ilkokuldan itibaren doktor olmasını isteyen ailesinden gizlice tek tercih yapmış ve ‘’Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik’’ bölümünü seçmiş.
Gürsoy, ‘’Bunu aileme açıkladığımda annemim suratını hiç bu kadar beyaz görmemiştim ama sonuçta istediğimi yaptım. Bu ödül için Vehbi Koç Vakfı ve seçici kuruluna işte bu nedenle de bir kez daha teşekkür ediyorum. Umut ediyorum ki bugün bu ödül annemle babamın üzüntüsünü de gidermiştir’’ dedi.
İLGİLENDİĞİ ALAN KANSER VE METABOLİZMA
Doç. Dr. Kıvanç Birsoy; gecede, kanser ve çalışmaları hakkında da çarpıcı açıklamalar yaptı. Üstelik bu açıklamalarını kolay anlaşılır bir biçimde dile getirdi…Dolayısıyla salondaki tüm davetliler kendisini pür dikkat dinledi…
26 Nobel ödüllü Rockefeller Üniversitesi’nde, Türkiye’den de araştırmacıların yer aldığı bir ekibe liderlik eden Doç. Dr. Birsoy, 2015 yılında kurduğu laboratuvarda, kanser hücrelerinin enerji ihtiyaçlarını ve besin kullanım mekanizmalarını araştırarak biyomedikal alanda öncü çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
‘VÜCUDUMUZDAKİ HER ORGANIN FARKLI BESİNE İHTİYACI VAR’
İlgilendikleri alanın kanser ve metabolizma olduğuna değinen Birsoy, bu konuda şunları söyledi:
‘’Metabolizma vücudumuzun içindeki bütün kimyasal reaksiyonların toplamına verilen isim… Hücrelerimiz devamlı kimyasal reaksiyonlar geçiriyor. Hücrelerimiz bu sayede yaşıyor.
Onların yapı taşları da yediğimiz besinler… Besinleri yediğimizde onları sindirim sistemimiz sayesinde küçük yapıtaşlarına dönüştürüyoruz. Bu küçük yapı taşı olan besinler de kanımıza karışıp, bütün organlarımıza, bütün hücrelerimize dağılıyor. Bu sayede enerjimizi, kaslarımızın kasılmasını, kalbimizin atmasını, beynimizin düşünmesini sağlıyorlar…
Vücudumuzdaki her organın farklı tür besinlere ihtiyacı var. Örneğin yemekleri yediğinizde değişik yapı taşları vücudunuzun her tarafına yayılıyor. Ancak bazı organlar sadece belli besinleri tercih ediyor.
Örneğin beynimiz şeker seviyor… Kaslarımızın da proteine ihtiyacı var. Çok yemek yediğimizde fazla kalorimiz, fazla besinimiz de yağ hücrelerine gidiyor. Yani her farklı organ yediğimiz yemeklerdeki besinleri çok farklı şekillerde kullanıyor…
Bu insan vücudunda çok büyük bir harmoni içinde oluyor. Bunu da çok basit bir örnekle açıklayabiliriz.
‘YILDA ORTALAMA BİR TON KALORİ ALIYORUZ’
Normal bir insan günde yaklaşık 2-3 bin kalori alır. Bunu 365 günle çarparsanız bir insan bir yılda yaklaşık 1 milyon kalori alıyor. Bir milyon kalori de yaklaşık 1 tona denk geliyor kütle olarak… Ancak biz 1 ton kilo almıyoruz tabii ki. Yarım kilo, 1 kilo alabiliyoruz. Bu yıldan yıla değişebilir. Bir şekilde vücudumuz kalorinin ne kadarını kullanması gerektiğini, ne kadarını kullanmaması gerektiğini çok iyi biliyor.
‘TÜMÖRLER SÖZ DİNLEMİYOR’
Ancak bazı organların vücuttan gelen sinyalleri dinlemediğine dikkat çeken Birsoy, sözlerine şöyle devam etti:
‘’Bu organlardan belki de en önemlisi, hayatımızı mahveden tümör organı, tümör dokusudur…
Doku diyorum biraz garip gelebilir ama tümörler de bir organ. Onların içinde de kan damarları var, onların içinde de sinirler var. Onların içinde de değişik, farklı hücreler var. O da bir organ ama tek farkı var…
Bütün organlarımız vücuttan gelen sinyalleri dinler… ‘’Büyüme’’ dediğinde ona göre hormonlar devreye girer. Bağışıklık sisteminiz yanlış bir şey olduğunda sorunlu olan bir şeyi öldürür.
Fakat, tümörler bunu dinlemiyor. Bağışıklık sistemini önlüyorlar. Onun dışında ‘dur, bölünme’ uyarılarını dinlemiyorlar. Devamlı büyümeye, bölünmeye hatta başka organlara gidip, nüksetmeye, hayatımızı mahvetmeye devam ediyorlar.’’
‘ONLARIN DA FARKLI BESİNLERE İHTİYACI VAR’
Birsoy, 15 yıl önce bu özelliklerinin yanında tümörlerin başka bir özelliğini de keşfettiklerini belirtti… ‘’Bu da tümörlerin de farklı besinlere ihtiyaçları olduğuydu’’ dedi ve bu konuda da şu bilgileri paylaştı:
‘’Bana bu ödülün verilme sebeplerinden biri de laboratuvarın bunu anlamaya çalışan genetik metotlar keşfetmesidir. Bu metotları kullanarak, hangi kanserlerin hangi tür besinlere ihtiyacı olduğunu anlamaya ve bu sayede de bu besinlerin kanser hücresine girmesini engellemeye çalışıyoruz. Bu zor bir şey çünkü vücudumuzda birçok metabolit var ve birçok değişik kanser türü var. Ayrıca bunların farklı genetik özellikleri, farklı mutasyonları var. Yani kanser çok çeşitli bir hastalık.
Onun için bir besin bir kanserin ihtiyacı olabilir ama başka bir kanserin bu besine ihtiyacı olmayabilir.
‘LENF KANSERLERİ KOLESTEROLDEN BESLENİYOR’
Geçtiğimiz yıllarda yaptığı çalışmalarda özellikle lenf kanserlerinin kolesterole karşı aşırı derecede duyarlı, aşırı derecede istekli bir mekanizmaları olduğunu gördüklerine dikkat çeken Birsoy, ‘’Kolesterolleri içlerinde biriktirip, onları kullanarak yaşamaya çalışıyorlar. Pankreas kanseri de hücrelerinin içlerinde belli yağ asitlerini biriktiriyor. Bu yağ asitlerini kullanarak, bağışıklık sisteminin onları öldürmesini, tanımasını engelliyor’’ dedi.
‘ANTİOKSİDAN ALIRKEN DİKKATLİ OLUN’
Diğer ilginç bir çalışmalarının da antioksidanlarla ilgili olduğunu açıkladı Birsoy… Bu konuda ezber bozan bir açıklama yaparak, hepimizi şaşırttı…
Çünkü kanseri önlediği ya da kansere iyi geldiğini düşündüğümüz antioksidanların kanseri beslediğini açıkladı ve sözlerine şöyle devam etti:
‘’Eminim pek çok kişi antioksidan alıyor. Yaban mersini herkesin yediği bir şey… Fakat, bizim çalışmalarımız ve başka grupların çalışmaları da gösterdi ki antioksidanların özellikle kansere yakalandıktan sonra inanılmaz kötü etkileri var…
Fazla şekilde antioksidan alınması kanserin büyümesini bunun da ötesinde metastaz yapmasını aşırı şekilde etkileyen bir sebep. Antioksidan alırken, dikkatli olmanızı tavsiye ederim.’’
‘İNSAN HAYATINDA ÇOK GÜÇLÜ ETKİLERİ OLACAK’
Son olarak daha fazla araştırmaya ve desteğe ihtiyaçları olduğunu da vurgulayan Birsoy, konuşmasını şöyle noktaladı:
‘’Kanımızda binlerce metabolik besin maddesi var onlarca da değişik kanser türü var. Fakat benim öngördüğüm kanserin besinlerine yönelik çalışmalar 10 belki 20 sene içinde yoğunlaşacak ve eminim insan hayatına da bir yerden sonra çok güçlü etkilerde bulunacak.’’
Bu habere emoji ile tepki ver
Haber Kaynak : SOZCU.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
19 Mart 2025SPOR
19 Mart 2025GÜNDEM
19 Mart 2025SPOR
19 Mart 2025SPOR
19 Mart 2025GÜNDEM
19 Mart 2025GÜNDEM
19 Mart 2025